HIRSIZLIK SUÇU SAVUNMA DİLEKÇESİ
- Av. Salim SAYICI
- 12 Mar
- 5 dakikada okunur
TARSUS 2.ASLİYE CEZA MAHKEMESİNE
Dosya No :
Sanık :
Müdafi : AV. SALİM SAYICI
Müşteki
Konu : Savunma dilekçemizin sunulmasına ilişkindir.
Açıklamalar :
1- İddianamede Belirtilen Suç ve Olayın İzahatı:
Tarsus Cumhuriyet Başsavcılığının .... tarih ve .... esas sayılı iddianamesi ile müştekinin ..... adreste ikametinin bulunduğu, söz konusu binada suç tarihinde ikamet eden kimsenin olmadığı, olay günü şüphelinin söz konusu binaya geldiği, müştekiye ait daireye zemin katta bulunan dairenin korkuluklarından tırmanarak balkona çıktığı ve içeriye girdiğini, daha sonra daireden demirbaş olarak sayılan bir adet kombiyi ve su saatini bulunduğu yerden alarak hakimiyetine geçirdiğini, müştekinin şikayetçi olması üzerine Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma neticesinde müştekinin deprem sonrasında hasarlı olan evde ikamet etmediği, bu haliyle konut olarak kullanılmayan yere girilmesi şeklindeki eylemin konut dokunulmazlığı ihlal suçunu oluşturmayacağı, açıklanan delillerle birlikte tüm dosya kapsamı incelendiğinde şüphelinin üzerine atılı suçu işlediği yönünde kamu davası açmak için gerekli olan yeterli şüphe derecesine ulaşılmış olup, Şüphelinin yargılamasının mahkemenizce yapılarak eylemlerine uyan TCK 37/1 delaletiyle 142/2.h.2, 143/1, 53, 63. maddeleri gereğince cezalandırılması " talep edilmiştir.
Müvekkilin söz konusu isnat edilen suçlardan beraatini mümkün değilse hakkında lehe hükümlerin uygulanmasını talep ediyoruz.
2- Müvekkil Samimi Olarak Olayları İkrar Etmiştir.
Müvekkil, gerek soruşturma evresinde kollukta verdiği ifadede gerekse de tutuklama aşamasında mahkemede vermiş olduğu ifadede olayı olduğu gibi dosdoğru anlatmış ve suçunu ikrar etmiştir. Hal böyle olunca samimi olarak suçunu kabul ettiği ve yetkili mercileri uğraştırmadığı, onlara kolaylık sağladığı da aşikârdır.
Türk Ceza Kanunu 168. Maddesine göre "Hırsızlık, mala zarar verme, güveni kötüye kullanma, dolandırıcılık, hileli iflas, taksirli iflas (...) suçları tamamlandıktan sonra ve fakat bu nedenle hakkında kovuşturma başlamadan önce, failin, azmettirenin veya yardım edenin bizzat pişmanlık göstererek mağdurun uğradığı zararı aynen geri verme veya tazmin suretiyle tamamen gidermesi halinde, verilecek cezanın üçte ikisine kadarı indirilir."
MÜVEKKİL, İŞLEDİĞİ EYLEMDEN ÖTÜRÜ DUYDUĞU PİŞMANLIĞI DİLE GETİRMİŞ AYRICA MÜŞTEKİNİN ZARARINI DA GİDERMİŞTİR. NİTEKİM MÜŞTEKİ TARAFINDAN SORUŞTURMA DOSYASINA SUNULAN .... TARİHLİ DİLEKÇE İLE ŞİKAYETÇİ OLMADIĞINI BEYAN ETMİŞTİR.
Sanık bu eyleminden ötürü pişman olmuş, ahlaklı yaşamak ve helal para kazanmak için gayret sarf etmeye başlamıştır. Hülasa kendisi henüz 18 yaşına yeni girmiş hayata yeni başlayan bir insandır. Hapse girmesi halinde tüm hayatı bundan etkilenecektir. Kaldı ki müvekkil bu olaydan önce veya sonra da başkaca herhangi bir adli vakaya karışmamıştır.
Bu nedenle yukarıdaki maddede belirtilen etkin pişmanlık hükümlerinin müvekkil yönünden değerlendirilmesini talep ediyoruz.
3- Malın Değerinin Azlığı Ve Sanığın Eline Geçen Meblağ Az Ya Da Hiç Olmadığı İçin Müvekkile Ceza Verilmemesini Talep Ediyoruz.
Hırsızlık suçunun konusunu oluşturan ve hırsızlanan mal 3120 TL’ye hurdacıya satılmıştır. Bunun neticesinde 3120 TL alınmıştır. Hırsızlık suçunda cezanın azaltılmasını veya kaldırılmasını gerektiren nitelikli hallerden malın değerinin az olmasına ilişkin hükmü içeren TCK md 145’te : “Hırsızlık suçunun konusunu oluşturan malın değerinin azlığı nedeniyle, verilecek cezada indirim yapılabileceği gibi, suçun işleniş şekli ve özellikleri de göz önünde bulundurularak, ceza vermekten de vazgeçilebilir.” İfadesiyle belirtildiği üzere malın değerinin az olması halinde verilecek ceza azaltılabilecek yahut ceza vermekten vazgeçilebilinecektir.
Bu kapsamda müvekkile verilmemesini bu mümkün değilse en azından cezasından indirim yapılmasını talep ediyoruz.
4-Sanığın Psikolojik Durumunun Mahkemenizce Nazara Alınmasını Talep Ediyoruz.
Müvekkil henüz 18 yaşına yeni basmış, lise son sınıf öğrencisidir. Ailesinden yeterince destek görmemekte bu nedenle de maddi olarak zor durumdadır.
İçinde bulunduğu bu müşkül durum, sanığı bir çıkmaza sürüklemiş; psikolojisini olumsuz yönde etkilemiştir. Bu hususunda mahkemenizce nazara alınmasını talep ediyoruz.
5- Zorunluluk Hali Nedeniyle Müvekkile Ceza Verilmemesi Gerekir.
TCK md 147’de: “Hırsızlık suçunun ağır ve acil bir ihtiyacı karşılamak için işlenmesi halinde, olayın özelliğine göre, verilecek cezada indirim yapılabileceği gibi, ceza vermekten de vazgeçilebilir. “denilmektedir.
Ağır ve acil bir gereksinimin karşılanması için hırsızlık suçunun işlenmesi halinde zorunluluk halinin varlığı kabul edilmektedir. Sanığın gerçekleştirmiş olduğu eylem de bu yönde olmakla zorunluluk hali içermektedir.
Bilindiği üzere ıztırar hali kusurluluğu kaldırılan nedenlerden bir tanesidir. Nitekim ıztırar halinde, kişi bilerek neden olmadığı bir tehlikeden kendisini veya başkasını kurtarmak amacıyla, suç oluşturan ve tehlikeyi uzaklaştırmaya elverişli olan bir eylem içermektedir. Bu eylem ile bazen tehlikenin kaynağına, bazen de 3.kişilerin haklarına zarar verilmektedir.
Sanığın yargılamaya konu eylemi ifa etmesinin sebebi zorunluluk hal içerisinde bulunmasından kaynaklanmaktadır. Zira ehemmiyet gösterip iş aramasına rağmen, çalışacak bir yer bulamamıştır.
Nitekim sağlığa ve hayata yönelik bir tehlike hâsıldır. Bilindiği üzere tehlike değişik biçimlerde ve kaynaklardan ortaya çıkabilir. Örneğin; deprem, sel baskını, yangın gibi doğa olayları; açlık susuzluk gibi insan psikolojisi ve biyolojisinin gereksinimleri zorunluluk durumuna neden olabilmektedir. Sanığın içinde bulunduğu tehlike ise tamamen insan psikolojisi ve biyolojisinin bir sonucudur. Kaldı ki dosyaya konu malların değeri nazara alınınca zarar verilen hak ile tehlikeye uğrayan hak arasında bir orantı vardır.
Bu itibarla da zorunluluk durumunun sonucu olarak sanığa ya TCK md 25/2 gereği ceza verilmemeli ya da CMK md 223/3-b gereği sanık hakkında ceza verilmesine yer olmadığına dair karar verilmelidir.
7- Müvekkilin Tahliyesini Talep Ediyoruz.
Tutukluluk, Ceza Muhakemeleri Kanununun 100. Maddesinde gösterilmiş ve hangi hallerde tutukluluk kararının verilebileceği bu maddede gösterilmiştir. Buna göre öncelikle söylemek gerekir ki müvekkilin üzerine atılı suçun maddi ve manevi unsurları oluşmamıştır. Yine müvekkilin kaçma şüphesi bulunmamaktadır. Müvekkil ailesiyle beraber yaşamakta, ailesinin geçimini sağlamak amacıyla çalışmaktadır ve sabit ikametgah sahibidir. Bu sebeple de tutukluluk tedbirinin uygulanması sadece müvekkil şüpheli açısından değil aynı zamanda ailesi açısından da ağır bir tedbir olarak görünmektedir. Müvekkil şüphelinin delilleri karartma ihtimali de bulunmamaktadır. Zira müvekkil üzerine atılı suç ile ilgili delillerin tamamı toplanmıştır. Başkaca toplanacak bir delil de bulunmamaktadır. Müvekkil şüphelinin tanıklar, mağdur veya başkaları üzerinde baskı kurma olasılığı da yoktur.
Tutuklama kararı Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 5.maddesindeki koşullarla Anayasa’nın 19/3 hükümleri de dikkate alınarak verilmelidir. Bu koşulların şüpheli bakımından oluşmadığı kanısındayız. Tutuklama en son tedbirdir: Ceza Muhakemeleri Kanunu madde 109’daki adli kontrol kurumunun tutuklamaya göre öncelikle uygulanması gerekir. Mahkeme, öncelikle adli kontrolü uygulamadan tutuklamaya hükmetmemelidir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de içtihatlarında tutuklamanın en son önlem olarak uygulanması gerektiğinden bahsetmekte; başka bir önlemle tutuklamadan sağlanan yarar sağlanabilecekse, tutuklama yoluna gidilmemesi gerektiğini söylemektedir. Ceza Muhakemeleri Kanunu madde 100 ise üst temel normlar olan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Anayasamızdan daha sıkı koşullarla tutuklamayı düzenlemiştir. Buna göre bir tutuklamaya karar verebilmek için kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut olgular ve ayrıca bir tutuklama nedeni bulunacaktır. Ayrıca, verilecek kararda “ölçülülük” ilkesine uyulacaktır. Bu belirlenirken de işin öneminin, verilmesi beklenilen ceza ve güvenlik tedbiri ile ölçülü olması koşulu kesin olarak aranacaktır. Somut olayda ise başka bir önlemle ya da güvenlik tedbiriyle bir sonuca ulaşılabilmesi mümkünse tutuklamaya karar verilemeyecektir. Söz konusu açıklamalar ışığında, müvekkil hakkında adli kontrol tedbirinin uygulanabilmesi mümkünken tutukluluk kararı verilerek bu tedbirin uygulanması ölçülülük ilkesine aykırı olacaktır.
H. NEDENLER: Anayasa, CMK ve sair mevzuat hükümleri.
DELİLLER: Dosya kapsamı ve her türlü yasal delil.
SONUÇ VE İSTEM: Yukarıda açıklanan sebeplerle ve resen araştırılmış sebeplerle;
Müvekkilimizin TAHLİYESİNİ, aksi kanaat var ise lehe olan tüm hükümlerin uygulanarak TAHLİYE edilmesine,
Müvekkilim Sanık hakkında isnat edilen hırsızlık suçlarından BERAATİNE, aksi takdirde lehe hükümlerin uygulanmasına karar verilmesini talep ederiz.
SANIK MÜDAFİ
AV. SALİM SAYICI
Comments